“Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.” Atatürk, 1923 yılındaki bir konuşmasında söylemiştir bu sözünü.
Yine 21 Mart 1923 yılında Konya’da yaptığı bir konuşmada, “Dünyada hiçbir milletin kadını, milletini kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım diyemez.” demiştir.
Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu kadar yüce bir konuma koyduğu kadınlarımız, bize emanet edilen bu vatanı koruyup, yüceltmek için toplumun her alanında varlığını ortaya koymaya başlamıştır. Tarihimiz boyunca hem evinde hem devlet yönetiminde söz sahibi olmayı başarmıştır. Sembol haline gelmiş nice kahraman kadınlarımız vardır. Nene Hatun’dan Şerife Bacı’ya, Sabiha Gökçen’den Afet İnan’a, Leyla Gencer’den Fatma Rafet Angın’a… Türk tarihindeki sayfaları altın harflerle süsleyen nice kadınlarımız…
Tarihimiz boyunca anne olarak, eş olarak, kardeş olarak, arkadaş olarak hem kendi hemcinsine hem de erkeğe güç veren dayanak olan kadınlar, bir toplumun gelişmesindeki en önemli yapı taşıdır. Onsuz bir hayatın mümkün olmadığını düşündüğümüzde senede bir gün ‘Dünya Kadınlar Günü’ diyerek methiyeler düzmekle kalmayıp, yaşadığı her anı, aldığı her nefesi hakkıyla geçirmesi için gereken bütün düzenlemelerin yapılması çok önemlidir.
100 yıldan uzun bir süredir, dünya genelinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanıyor.
1908’de New York’ta 15 bin tekstil işçisi kadının daha kısa çalışma saatleri, daha iyi ücret ve seçme hakkı talebiyle yürümesi sonucu, bir işçi hareketinden doğmuştur bu gün. Bir yıl sonra Amerika Sosyalist Partisi 8 Mart’ı Ulusal Kadınlar Günü ilan etmiştir. 1977 yılında Birleşmiş Milletler’in Dünya Kadınlar Günü’nü kabul etmesiyle gün resmiyet kazanmıştır.
Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında kutlanmıştır. Bu tarihte, Kadınlar Birliği’nin öncülüğünde İstanbul’da bir etkinlik düzenlenmiştir. Ancak, 8 Mart’ın resmi olarak kutlanmaya başlanması, 1977 yılında Birleşmiş Milletler’in 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarak ilan etmesiyle geniş bir boyut kazanmıştır. Türkiye’de de bu tarih itibariyle daha yaygın şekilde kutlanmaya başlanmıştır.
8 Mart’ın renkleri mor, yeşil ve beyazdır. Mor, adalet ve saygınlığı ifade ediyor. Yeşil umudu temsil ediyor. Beyaz ise saflık anlamına geliyor. Nasıl da güzel kavramlar değil mi? Umut, adalet, saygınlık ve saflığın olduğu bir dünya çok güzel olmaz mı?
Kadınların elinin değdiği her yer, her iş, her proje harika sonuçlarla karşımıza çıkmaz mı? Kadınlar için hak, eşitlik, özgürlük ve dayanışmayı temsil eden bu günü, biz kadınlar toplumdaki hak arayışımızın mücadelesi olarak kutlamaya devam ediyoruz. Çünkü ne acıdır ki; kadınların yetiştirdiği erkekler tarafından her yıl binlerce kadın öldürülüyor. UNİCEF’in tahminlerine göre okul çağındaki 119 milyon kız çocuğu eğitim hakkından mahrum bırakılıyor. Bizim ülkemizde de okula gidemeyen kız çocukları hala binlerce. Ve erkenden evlendirilerek çocuk yaşta eş, anne, gelin olmaya mecbur bırakılıyorlar.
İşte bu yüzden…daha güçlü olmalıyız. Bizi egemenliği altına almaya çalışan erkekleri, biz kadınlar çok iyi yetiştirmeliyiz. “Cennet anaların ayağının altındadır.” hadisinin gerçekliği, ancak güzel evlatlar yetiştiren kadınlar ile olacaktır. Biz her gün özel ve güzel olmalıyız.