Bireylerin gelişimi, özellikle ilk yıllarda şekillenir. Bir çocuğun yedi yaşına kadar kazandığı davranışlar, yalnızca onun özgüvenini değil, gelecekteki bağımsızlığını da doğrudan etkiler. Ancak bu süreç, çoğu zaman ebeveynlerin aşırı korumacı tutumları nedeniyle sekteye uğrayabiliyor. Çocuklar, sadece anne ve babalarının yönlendirmeleriyle değil, aynı zamanda kendi başlarına aldıkları sorumluluklarla büyürler. Ne yazık ki, günümüzde pek çok aile, çocuklarına gerekli sorumlulukları vermekten kaçınıyor, ancak bu tutum, onların gelecekteki başarılarına ciddi engeller koyuyor.
Çocuklar küçük yaşlardan itibaren, kendi çantalarını taşımak, ödevlerini yapmak, yemeklerini kendileri yemek, montlarını giymek, ayakkabılarını bağlamak gibi basit sorumluluklar almalıdır. Bu tür görevler, çocukların yalnızca pratik becerilerini geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda özgüvenlerini pekistirir ve onları daha bağımsız bireyler olarak yetiştirir. Ne yazık ki, aileler çocuklarından başarı beklerken, onlara başarı için gerekli sorumlulukları kazandırmak konusunda yetersiz kalabiliyorlar.
Fatih Sultan Mehmet örneği, bu konuda çok değerli bir ders sunuyor. Osmanlı’nın büyük padişahı, küçük yaşlarda aldığı sorumluluklarla bir lider olarak şekillendi. Erken yaşlardan itibaren devlet yönetimi, askeri stratejiler ve diplomasi gibi önemli konularda eğitilen Fatih Sultan Mehmet, bağımsızlık ve özgüven anlamında sağlam temellerle yetişmişti. Çocukluk yıllarında aldığı eğitim ve kazandığı sorumluluklar, onun sadece bir yönetici olarak değil, aynı zamanda güçlü bir lider olarak da büyüyüp gelişmesine katkı sağladı. Ancak günümüzde, çocuklarımıza benzer sorumlulukları vermek yerine, onların hayatlarını aşırı derecede yönlendirme yoluna gidiliyor. Bu da onların kendi çözüm üretme yeteneklerini engelliyor ve başkalarına bağımlı bireyler olarak yetişmelerine yol açıyor.
Fatih Sultan Mehmet’in çocukluk yıllarında aldığı sorumluluklar, tüm dünyadan liderlerin çocukluklarında kazandıklarıyla benzer bir çizgide ilerliyordu. Örneğin, Fransa’nın ünlü askeri lideri Napolyon Bonapart, küçük yaşta askeri okula gönderildi. Disiplinli bir ortamda büyüyen Napolyon, sorumluluk duygusunu erken yaşlarda geliştirdi. Bu disiplin ve aldığı görevler, onun ileride Avrupa tarihine damga vuracak bir komutan olmasında etkili oldu.
Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesindeki lideri Mahatma Gandhi ise dürüstlük ve bağımsızlık gibi temel değerleri çocukluk yıllarında ailesinden öğrendi. Ailesi, Gandhi’ye küçük ama anlamlı görevler vererek onun güçlü bir karakter geliştirmesine olanak sağladı. Gandhi’nin çocukluk döneminde kazandığı bu temeller, onun ileride milyonlarca insanı etkileyen bir lider olmasına katkı sundu.
Benzer şekilde, Amerika Birleşik Devletleri’nin önemli başkanlarından Theodore Roosevelt, çocukluğunda sağlık sorunlarıyla mücadele etmiş, ancak ailesinin verdiği destekle fiziksel ve zihinsel dayanıklılığını geliştirmiştir. Ailesinin, küçük yaşlardan itibaren ona verdiği sorumluluklar, onun doğa sevgisini ve liderlik becerilerini şekillendirmiştir.
Tarihte gördümüz bu liderler, çocukluklarında kazandıkları sorumluluklarla sadece bireysel başarıya değil, aynı zamanda toplumlarına büyük katkılar sağlamışlardır. Günümüzde ise çocuklar, benzer sorumluluklarla büyütülmek yerine, aşırı korumacı bir ortamda yetiştiriliyor. Halbuki bu tür küçük ama önemli görevler, çocukların özgüven ve bağımsızlık becerilerini geliştirmeleri için hayati öneme sahiptir.
Sorumluluk duygusundan yoksun bir çocuk, önemli anlarda duygusal sıkıntılar yaşayabilir ve bu sıkıntılar fiziksel belirtilerle kendini gösterebilir. Özellikle sınav esnasında, duygusal stresin bedensel yansımaları arasında mide bulantısı, karın ağrısı, kaşıntı, alerjik reaksiyonlar veya burun akıntısı gibi durumlar sıklıkla görülür. Bu fiziksel belirtiler, aslında çocuğun içsel dünyasındaki duygusal zorlukların dışa vurumudur. Çocukların duygusal sağlığını korumak, duygusal dayanıklılık kazandırmak ve stresle başa çıkmalarını sağlamak, onların yalnızca fiziksel değil, psikolojik olarak da sağlam bireyler olmalarına yardımcı olur.
Erken yaşta verilen sorumluluklar, çocuklara sadece bireysel beceriler kazandırmakla kalmaz, aynı zamanda duygusal dayanıklılıklarını da güçlendirir. Bu sebeple, ebeveynlerin, çocuklarına özgür bir alan tanımaları, hata yapmalarına izin vermeleri ve onları sorumluluk sahibi bireyler olarak yetiştirmeleri büyük önem taşır. Fatih Sultan Mehmet’in çocukluk yıllarında aldığı sorumluluklar, bugün bizlere çocuklarımıza vermemiz gereken sorumlulukların önemini bir kez daha hatırlatıyor.
Çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren sorumluluk kazandırmak, yalnızca onların kişisel gelişimlerine değil, duygusal sağlıklarına da katkı sağlar. Eğer çocuklarımızı, kendi ayakları üzerinde durabilecek, özgüvenli ve bağımsız bireyler olarak yetiştirmek istiyorsak, onların sorumluluk almasını teşvik etmeliyiz. Unutmayalım ki, güçlü bireyler yetiştirmek, onların kendi sorumluluklarını üstlenmelerine ve zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olmaktan geçer.